27 Haziran 2008 Cuma

BİR KEZ DAHA KANKALAR

4 Şubat 2006. Sen 14 aylık, Yağız ise 18 aylık. Artık yavaş yavaş birbirinizle ilgilenmeye başladığınız dönem. Az da olsa oyun oynayabiliyorsunzu birlikte ama az. Senin hırçınlıkların yüzünden kısa sürüyor oyun :)

İLK KAR



İlk gördüğün ve ellediğin kar taneleri. O kadar güzel bir hava vardı ki,dayanamayıp seni sarıp sarmalayıp dışarı çıkarmıştık. Büyük bir şaşkınlık ve keyifle etrafına bakınıp kar tanelerini tutmaya çalışmıştın. Küçücük avuçlarında kar taneleri eriyip gidince "gitttiiiii" diyordun. :))


26 Haziran 2008 Perşembe

YARAMAZ GÜNLERİN



İşte yaramaz pozlarından. Yerinde duramayan bir bebektin. Gerçi hala öylesin. değişen birşey. Bana hep "biraz büyüsün, uslanır" dediler ama maalesef sen gittikçe hareketlendin :)))

BURSALIANNELER


Bursalıanneler ile tanıştığımda sana 3-4 aylık hamileydim. Çok midem bulanıyordu, günlerim çok huzursuz ve sıkıntılı geçiyordu. İnternette devamlı araştırma yapıp kendimi teselli ediyordum. Bu araştırmaların sonunda Bursalıanneler mail grubunu keşfettim, çok mutlu oldum. Bir baktım ki bunları yaşayan sadece ben değilmişim herkes bunu yaşıyormuş. Ve ilk olarak yüzyüze tanışmamız 21 Ocak 2006 tarihinde canım arkadaşım Canay'ın evinde gerçekleşti. Canay & Oğuz, İde & Can, Senem & Dora, Aycan & Burak, Serap & Emre, Ayşe & Ömer ve Aysun ile tanışmış olduk. Ve çok mutlu ayrıldık bu buluşmadan. Özellikle senin için çok iyi oldu bu görüşme. Bir çok arkadaşın oldu. Tabii benimde.

İKİZLERLE BİRLİKTE


Sen 13,5 aylık, ikizler Murat ve Oğuz ise 6 aylıklar.

BULAŞIK MAKİNESİ

Çok merak ettiğin bir şeydi bulaşık makinesi. Sonunda içine girdin de merakın gitti çok şükür. :)))

İLK ÖNEMLİ HASTALIĞIN ( HASTALIĞIMIZ )

Bir sabah bir uyandık gözünde hafif bir şişlik. Ciciannen akşama kadar geçer deyip rahatlattı bizi. Akşam eve geldiğimizde bir gördük ki gözündeki şişlik büyümüş. Gözün neredeyse kapanmak üzere. Çok korktuk ve soluğu Tıp Fakültesinin acilinde aldık. Acildeki doktor hemen hastaneye yatmamız gerektiğini, göz bu çok önemli bir organ dedi. Ama tıp fakültesinde yatacak yer olmadığı için bizi Çocuk Hastanesine sevk ettiler. Gecenin bir yarısı gittik hastaneye Allah'ım o ne kalabalık bir yer, ve bu kadar kalabalığa da küçücük bir hastane. Orda da yer yokmuş. Bizi ishal ve kusma şikayeti olan 5 hasta çocuk ve annenin de odada bulunduğu küçücük bir odaya aldılar. Hemen serum verdiler. Nasıl ağladın o serumu takarken. Şişkoluktan sende damar bulmaları zor oldu tabii ama çok şükür ki tecrübeli hemşirelerdi. O gece ben hiç uyumadım, seni kucağımdan indirmeden devamlı emzirdim. Sadece dua ediyorum bir an önce iyileşmen için ve evimize dönmek için. 2 gün 2 gece orda kalmak zorunda kaldık. O kadar hareketliydin ki hastanede her seferinde hemşirelerden uyarı alıyordum. Sanki hareketliliğine bir engel olacakmışım gibi. Çok şükür şişlik inmişti, bir mikrop gelmiş oturmuş gözüne. Nasıl da kıymış o güzel gözlerine. Çok şükür evimize geldik ama 2 saat sonra da sende ishal ve ateş başladı. Bizi ishalli çocukların odasında yatırdıkları için bu seferde ordan mikrop kapmıştın. Ertesi günde bana bulaştı bu hastalık. Allah'ım ne zor günlerdi. Hep Gülay'da kaldık. 2. yılbaşın böyle hastalıkla geçti. Saat tam 24'e geldiğinde biz seni tekrar acile götürdük ve nöbetçi eczane aradık. Ateşinin 40 derece olduğunu gördük ve çok korktun bizi. Hiç yemek yemiyordun tek tesellim anne sütü alıyor olmandı. Ve mikrop ailemizde bir güzel gezindi. Önce deden sonra Gülay sonra da baban mikroptan nasibini aldılar ve onları yatağa düşürdü.

Allah hiç kimsenin evladına dermansız dert, hastalık vermesin, çok zordu çoook :(

BABALAR VE OĞULLARI


Ne güzel bir fotoğraftır bu böyle. Baban bir güzel besliyor seni. Maşallah benim oğluma maşallah.

KANKALAR


Nasıl yaramazdın anlatamam. Yağız'ı çok severdin, o gelince çığlıklar atardın ama saçını çekmeden de duramazdın. Yazık sarı oğlum da her seferinde annesinin kucağında alıyordu soluğu. Sarı oğlum da seni çok seviyordu ama senden çok zulüm gördü. Bu kadar zulüm görmesine rağmen senden hiç vazgeçmedi. Düşün seni nasıl sevdiğini. Ama sende uzun süre hiç uslanmadın. Çok zaman aldı büyümen, uslanman.

COŞKULAR

Yürümeye başlayınca işte böyle coşmaya da başladın. Öyle hareketliydin ki, babanla uyku saatini iple çeker olmuştuk. Bir dakika yerinde duramayan bir bebektin. Emeklemeye başlayna kadar çok rahattık. Emeklemeye 7 aylıkken başladın. Ve hareketli günler. Herkese diyordum "çok hareketli, beni çok yoruyor" diye. Ama diğer anne babalardan da aynı şeyi duyuyordum, "bizimki de öyle". Ne zaman seninle biraz vakit geçirsinler, bize hak veriyorlardı. "Gerçekten Yağız çok hareketli, Allah kolyaliklar versin" diyorlardı. Herkesin çocuğu kendine göre hareketli tabii. Ama Allah dağına göre kar veriyor. Sen hareketliydin ama bizde bir o kadar sabırlı.

İşte carrefour daki coşkun. Deli oluyordun oralarda yürüp koşmaya. Arkana bakıp bizleri de görünce iyice bir güven gelip alıp başını gidiyordun. Bizler ise senin arkandan koşturup duruyorduk. Yine de keyifli günlerdi. Aman Allah enerjini hiç bitirmesin.

ZİYARET

Babaannen ve Mehmet dedeni ziyarete gittiğimiz bir gün. Sana sevgileri sonsuz.

GELENEKSEL BİR ÖPÜCÜK


Teten ve Burak seni hep böyle öperlerdi. Artık gelenekselleşti bu öpücük :) Senden ayrılırken böyle öperek ayrılıyorlar. :)))))

İLK DOĞUM GÜNÜNDEN





İlk doğum gününden kareler....

1.DOĞUM GÜNÜN





İlk doğum günün. Tüm sevdiklerin yanında. Bu ilk doğum gününü Gülay'da kutladık. Mehmet deden hastaydi, evden çıkması imkansızdı. Babaannende gelebilsin diye Gülay da kutladık. Çok keyifli ve unutulmaz bir gündü. Nasıl bir heyecan ve mutluluk vardı anlatamam. Gülay, deden, teten, Burak, halan, Elif Naz, teyzoş, İrem, Meloş, Gül annen, Bige teyzen. herkes biraradaydık.


Doğum günün kutlu olsun bebeğim. Allah hep güzel günler, mutluluklar ve iyilikler versin sana. Sevdiklerinle birlikte mutlu bir yaşam diliyorum sana. Üzüntülerin, hayal kırıklıkların çok az, mutlulukların, sevinçlerin dağ gibi olsun inşallah. Allah şansını ve bahtını hep açık etsin bebeğim.

İYİ Kİ DOĞDUN, İYİ Kİ HAYATIMIZA SÜPRİZ YAPIP GELDİN. MEĞER SENSİZ ÇOK SESSİZ BİR HAYATIMIZ VARMIŞ. SENİN VARLIĞINLA ŞENLENDİ EVİMİZ, HAYATIMIZ. HER ZAMAN ETTİĞİM BİR DUA, NEFESİM NEFESİNDEN BİR FAZLA OLSUN GÜZEL OĞLUM BENİM.

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN. SENİ ÇOK SEVİYORUZ.

İKİZLER

İkiz arkadaşların Oğuz ve Murat. Ama hangisi Murat hangisi Oğuz bilmiyorum, bir türlü de öğrenemedim :)

İLK YÜRÜYÜŞ


13 Kasım 2005 tarihinde ilk defa yürüdün. Düşe kalka ama olsun, çok mutlu olduk seninle birlikte. O gün Ankara'dan dönmüştük, Gülay'in evinde yürüdüğünü gördük. Şeyda ve amcadeden de bu yürüyüşe şahir olanlardan. O günü unutulmaz kılalım dedik ve bir fotografla ölümsüzleştirdik.

25 Haziran 2008 Çarşamba

İBRAHİM TUĞRUL

Ankara'da ki kankan Tuğrul. Tuğrul'un annesi Gonca Teyzenle bir mail grubunda tanıştık. O zamanlar ikimizde 3 aylık hamileydik. Beraber büyütük ikinizi karnımızda. Neler paylaştık neler. Paniklermiz, korkularımız, endişelerimiz, bellirsizliklerimizi hep paylaştık. Birbirimizi hep teselli ettik. Tuğrul senden 11 gün önce dünyaya geldi. Yani senin ağbin sayılır :) Gonca ile çok uzun zaman hep maşlleştik, hiç yüzyüze görüşmedik ama biliyorduk ki ve hep söylüyorduk ki "keşke aynı şehirde olsaydık da, her anımız birlikte geçse". İlk defa evine gittiğim Ankara'daki dostumu sanki yıllardır tanışıyor ve görüşüyormuş gibiydik. Demek dosrlukiçin yollar, mesafeler önemli değil. Bunu biz Gonca ile yaşadık. Çocuklarımızda anne karnından kanka oldular, umarım sonuna kadar böyle devam eder.

İlk Ankara seyahatini 12 Kasım 2005'de yaptık. Ben o zamanlar araştırma görevlisiydim, yüksek lisamı bitirmiştim, doktoraya başlamak için uğraşıyordum. Olmayacağını bilseydim hiç bu kadar uğraşırmıydın o zamanlar. Ahhh ahhhh :( Neyse Ankara'ya ingilizce sınavına girmeye gitmiştik ailecek ama aklım hep sendeydi, sınava bir türlü konsantre olamadım. O sınavda anladım ki, akademik kariyer yapmak buraya kadarmış. Doktora yapamayacağım. Senin varlığın varken, seninle ilgilenmek, oynamak varken, ders çalışmak benim işime gelmedi. Hayat devam ediyor, çok istersem elbet bir gün doktora yaparım dedim ama senin şu zamanların geçip gidiyor. Giden bir günü tekrar geri yaşayamıyorsun. Bu son sınava girişim oldu zaten. Karaımı vermiştim, ayrılacaktım bölümden. Hemde arakama bile bakmadım. Bir daha dönememek üzere.

TAY TAY TAY

İlk defa 29 Ekim 2005'de yani 11 aylıktın. Zaten 15 gün sonra da yürüdün. Biz karşında babanla sevinç çığlıkları atarken sende ne olduğunu anlamaya çalışıyordun. Canım oğlum benim yaaa, iyi ki bizler senin annen ve babab olmuşuz, sende bizim oğlumuz. Çok şükür Allah'ıma senin gibi bir evladım olduğu için.

ELİNDE PİDE


Eline ilk defa pide verip ısırmaya başladın. Gerçi dişlerin yoktu ama kemirmeye bayılıyordun. Sanırım dişlerine çok iyi geliyordu. Bende pimpirik anne birşey olacak diye, katkı maddesi boğazından geçecek diye bu kadar geç verdim eline pideyi. Eminim sonra bana kızacaksın neden böyle davrandım diye. Annelik işte.

ÜÇ NESİL


Sen doğduktan sonra Gülay her fırsatta seni özleyip seni sevmeye gelirdi. Sen doğmadan önce bizim ev çok uzak gelirdi ona. Ama sen doğduktan sonra uzaklık kavramı kalktı, senin varlığın ve sevgin hep ağır bastı. Bizim ev birden "yakın" olmaya başladı. İşte seni özleyip geldiği günlerden bir gün. Güneşin sıcaklığını kaybettiği, güzel sonbahar günlerinden biri. Evimizin bahçesinde çekilen bu fotoğrafta 11 aylıksın.

DEDEN VE ARABASI


Bilen bilir dedenin arabasının ne kadar kıymetli ve değerli olduğuna. Hiç kimselere vermez arabasını. Bana bile hiç vermedi. hakkını yemeyeyim şimdi, 1-2 kez vermiştir. Ama eminim ki içi gitmiştir. Ben eve dönene kadar camlarda pencerelerde beni beklediğini biliyordum. Huy işte, herkesin var bir takıntısı. Saygı duymak gerek. Bu arabada dedenin eski arabası, satmak üzereyden "bir foto çek bakalım" dedi bana. Seni de arabanın üzerine koyarak. Hayatındaki kıymetlilileri :)

NİLAY



İşte senin Nilay'ın. Cicianne ile birlikte bize geldiği zaman Nilay, ciciannenin yüzüne bakmazdın. O kadar büyük bir sevgin ve ilgin vardı Nilay'a. Onunla olduğun zaman dünyalar senin olurdu. Yüzünde güller açardı, beni bile görmezdin. O sabahları işe gitmek çok kolay olurdu. Balkondan bana el bile sallamazdın, gözün hep Nilay'daydı. Tabii karşılıklı, Nilay içinde sen vazgeçilmezdin. Her fırsatta seni görmeye, sevmeye gelirdi. Çocuklar zaten kimler tarafından sevildiğini çok iyi anlıyor ve karşılık veriyor. Yapmacıktan sevgileri hemen anlıyorlar ve kesinlikle yanlarına bile yaklaşmıyorlar o kişilerin. Sende öyleydin, sevildiğini çok iyi anlardın her bebek gibi. Nilay'ın ve ciciannenin hakkını ödememiz mümkün değil. İyi ki varlar, iyi ki hayatımızdalar. Sizleri çok seviyoruz.

ŞEKER ANNE

Şeker anne ile bir kez daha aynı karede. 24 Eylül 2005.

İLK BİSİKLETİN

10 aylıkken bisiklete binmeye başladın. Daha ayakların pedallara bile ulaşamıyordu. Ama senin keyfine deiyecek yoktu. Biz arkadan itiyorduk sende kulakların ağzında etrafa gülücükler dağıtıyordun.

24 Haziran 2008 Salı

BUZDOLABI

Hareketlenmeye başladığında evin heryerine girmeye başladın. Sana hiç zaman yasak koymadım, evimizi sana uygun yapmaya çalıştık. Tehlikeli eşyaları, sana zarar verebilecek şeyleri oratadan kaldırdık o kadar. Merakını öldürmemeye çalıştık babanla her zaman. Yasak koymak, merakını hiçe sayıp kural koymak bize göre değil. İşte bu meraklardan biri daha. Buzdolabını karıştırıyorsun. Sanırım ağzına uygun bir tat aramaktasın :)

23 Haziran 2008 Pazartesi

SALINCAK KEYFİ

Fotoğrafta da görüldüğü gibi acayip bir mutluluk ve neşe içinde salıncakta keyif yapıyrosun. Sen mutlu olduğunda inan biz senden daha da mutlu oluyorduk. Yakaladığımız her fırsatta seni salıncaklara götürdük ve hala da götürüyoruz. Burda 9,5 aylıksın.

KANKANIN DOĞUM GÜNÜ


Kankanın ilk yaşını kutladığımız gün. Sen Yağız'dan daha keyifli ve mutlusun. Ne yazık ki sen erken uyuduğun için pasta kesimine kalamadık. Ece çok ısrar etti ama ben kuralcı annen kesinlikle uyku saatinin geçmesine gönlüm razı olmadığı için kalamadık. Yagız'a iyi ki doğdun, doğum günün kutlu olsun dedik ve düştük evimizin yoluna.

EK GIDALARA GEÇİŞ

İlk ek gıdaya geçişimiz 6. ayını bitirdiğimiz gün oldu. İlk ek gıdaya elma ile başladık. Çok beğendin ve afiyetle şapur şapur yedin. Elmayı sırayla armut, havuç, şeftali, kayısı izledi. İlk başlarda meyveyi cam rendede rendeleyerek veriyordum ama sonra babağın kucağında oturup babanın elinden daha büyük bir keyifle yemeğe başladın ve çok şükür ki meyveyi çok sevdin ve hala çok seviyorsun.

İLK ARMUTLU SEYAHATİ

İlk Armutlu seyahatini 7 aylıkken yaptık. Denizle zaten Antalya'da tanışmıştın ve çok sevmiştin. Dedenle çok iyi vakit geçiyordun Armutlu'da. Sana o kadar güzel ve iyi bakıyor ki, sen keyiften dört köşe oluyorsun. İlk balığını burda yedin. Deden senin için tuttu ve afiyetle yedin. İskorpit balığı ilk yediğin balık oldu.


KAFADAKİ ŞİŞLİK

Öyle hareketlenmeye başlamıştın ki, bir keresinde kaşla göz arasında koltuktan düştün. Çok şükür Allah'ıma ki bir şey olmadı. Allah'ım korudu seni. Öğrendik ki, seni kesinlikle yanlız bırakmayacağımızı. Kafandaki hafif şişlikle kankan Yağız'a gitik. Biribiriniz görünce artık heyecanlanmaya başlıyorsunuz. Ne büyük mutluluk bizim için bu. Artık tanıyorsunuz birbirinizi.
15 Haziran 2005. Sen 6,5 aylık, Yağız ise 10,5 aylık.

20 Haziran 2008 Cuma

DENİZ

Tatilin tadı hala damağımda. Çok güzeldi gerçekten. Sen denizi ve kumu çok sevdin. Umarım hep de seversin.

İLK TATİLİN


İlk tatilini 6. ayını yeni bitirmiştin ki Antalya'ya gittik. Yol gerçekten uzundu. Antalya'ya varmak üzereyken sıkıldın tabii bastın yaygarayı. Biraz hava almak için mola verdik. Tekrar devam ettik. Ek gıda olarak sadece meyve veriyordum o dönem, o yüzden beslenmen hiç aksamadı. Saat 10.00 da meyveni hiç aksatmadan verdim. Çok keyifli bir tatildi. İlk defa denizle, kumla tanıştın. Tek sorun sabahları çok erken uyanmandı. Her sabah seni alıp havuzun başında gezdiridim. Kimseyi rahatsız etmeyeyim uyandırmayalım diye.


SÜTLER



6. ayını bitirene kadar seni sadece anne sütü ile besledim. Sütüm o kadar yağlı, faydalı ve fazlaydı ki, seni çok iyi besledi çok şükür. Sütlerimin bir damlasını bile ziyan etmeden dondurucuda sakladım. Ve işte böyle bir görünmtü çıktı ortaya. Tarih sırasına göre poşetleyip koydum. Anne sütünün dondurucuda kalma süresi 6 ay. 6. aydan sonra hem emzirdim seni, hem ek gıdalara başladım, hemde dondurucudu ki sütleri verdim. 6. ayda doktor kontrolüne gittiğimizde doktor bile şaşırdı senin gelişimine. 10 kiloydun. Çok iyi besledim seni. hep doğal şeyler verdim. Katkı maddeli hiç bir şey boğazından girmedi 2 yaşına kadar. Bu konuyla kendimle her zaman gurur duydum ama çevremde çoğu zaman alay konusu oldum.
Hatta bir gün seni öyle güzel besledi ki ciciannen soluğu hastanede almak zorunda kaldık. heryerin kıpkırmızı oldu ve şişti. Doktor hemen sordu "bugun değişik ne yedi" diye. Her gün olduğu gibi, değişik bir şey yok dedik. iyice düşündükten sorna anladık ki, sana verdiğimiz o ilk sütler çok yağlı tabii, bir de üzerinde bir kase 12 çeşit meyve yiyince olanlar oldu. Doktor halimize şaşardı, "ne sütlermiş be alerji yapacak kadar"dedi. Maşallah demeyi de ihmal etmedi. O günden sonra günaşırı vermeye çalıştık dondurucuda ki sütleri.
Her annenin bir saplantısı var işte. Benim de beslenme. Boğazında doğru, güzel ve katkısız ve en önemlisi de doğal besinler geçince benim keyfime diyecek yok :))))

NEY SESİ


Baban her fırsatta sana ney üflerdi. Baban bu konuda çok yeteneklidir, çok güzel tambur çalar ve ney üfler. Sen bu ney sesini öyle çok severdin ki, babana bakıp dalıp gidirken. Kimbili rneler düşünürdün, küçük adamım benim.

YAĞIZLAR

Sen 6 aylık, Yağız ise 10 aylık bu fotoğrafta. O günü çok iyi hatırlıyorum, ikinizde o kadar huysuzdunuz ki, Ece ile bir fincan çay bile içememiştik. Bunlar ne zaman büyüyecek demiştik hatta.

İSTANBUL HATIRASI


Anadolu Kavağından harika bir manzara. Seni "Gülay"ın ve tetenle başbaşa bırakıp biz babanla biraz keyif yapmaya çıktığımız da bu güzel manzayla ölümsüzleştirmek istedik. Harika bir yer, harika bir manzara.

İLK İSTANBUL GEZİSİ

Seninle ilk İstanbul gezimiz. 14 Mayıs 2005.

CİCİANNEN

Ben ve babandan sonra üzerinde emeği olan, hakkını ödeyemeyeceğimiz bir insan. 4 aylıktın ciciannen ile tanıştığında. Seni gördüğü ilk gün kucağına alıp nasıl sevgi ile baktığını görünce "tamam, işte Yağız'ın ciciannesi bu kişi olmalı" dedim içimden. En az benim kadar özverili baktı sana. Sevgisini şefkatını ilgisini hiç bir zaman esirgemedi senden. Seni hep kendi çocuğu gibi gördü. Başka bir cicianne kesinlikle olmazdı sana zaten. Her sabah işe giderken gözüm hiç arkada kalmadı, biliyordum ki küçük adamım emin ellerde. Allah'ıma her gün şükrediyorum ki, ciciannemizi karşımıza çıkardı. Hakkını ödememiz mümkün değil. İyi ki tanımışız seni, iyi ki hayatımıza girmişsin ciciannem. Canım ciciannem seni çok seviyoruz. Sonuna kadar yanımızda ol bizim, olur mu?